Hakkımda - İnci Yaşar
Scroll to top

Hakkımda

Şifa Öyküsü

Doktor hüzünle baktı yüzüme ve MS dedi. MS nedir dedim kendime. MS’in ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu, henüz. Doktor açıklamaya çalıştı, Multiple Skleroz dedi, elime bir iki broşür tutuşturdu. Yıl 2006 yılı idi. Kötü bir şey olsa gerekti ki doktor öyle bir hal içinde idi. Evet, çift görme ile başlamıştı. Her şeyi çift görmekte ne idi ki? Ya sonra ki yürüme zorluğu. Ne anlama geliyordu bunlar. Doktor, Londra’ya döndüğünde hemen tedaviye başla dedi ve ben o zaman hiçbir tedavinin işe yaramayacağını, verilen ilaçların beni nerede ise öldüreceğini henüz bilmiyordum. Ne kadar zayıf ve ne kadar güçlü olduğumu da zaman içinde öğrenecektim.

Tedavisi olmadığını öğrendim ve nedeni de bilinmiyordu. İçinizde sinsice ilerliyordu, siz farkına dahi varmadan, sessizce ilerliyor ve vücut kendine saldırıyordu. Ancak o zaman, içimde hızla ilerleyen bu dermansız hastalığı hiç ilaç kullanmadan durduracağımı ve bir şifacı olacağımı ama önce kendi kendimin şifacısı olacağımı da henüz bilmiyordum.

Londra’ya dönünce, İngiliz sağlık kurumundan randevu bekledim aylarca. İngiliz sağlık sistemi ücretsiz ve sosyal devlet olmanın cezasını herkese ödetiyor gibiydi sanki. Bana beklerken çok yardımcı olacağını düşündükleri engelli merkezleri ile ilgili broşürler gönderip duruyorlardı. Ancak bunlar ciddi anlamda umutsuzluk veriyordu. 5 dakikalık yürüyüş çabalarım bile cehenneme dönmüştü.

Eskiden saatlerce yürümek zevkti ve şimdi ise, mümkün değildi. Küçük şeylerin ne kadar önemli olduğunu belki de ilk defa anlıyordum ve daha önce garanti sandığım şeylerin bir anda gidebileceğinin ve hayatımda belki de ilk defa yürümenin, görebilmenin, ellerimi kullanabilmenin ne kadar değerli olduğunu fark ediyordum. Bir şeyleri ancak kaybedince ne kadar değerli olduklarını fark ediyordum. Her hastalık gerçekten de bir öğretmendi.

3 ay geçmişti ve hastaneden beklediğim o randevudan hala haber yoktu. Durumum kötüye gidiyordu.

Bir doktora görünmek ve tedaviye bir an önce başlamak için Türkiye’ye geri döndüm. Gördüğüm doktorlar, üç aylık yüksek dozda kortizon tedavisi verdi ve tedavinin sonunda başlamam için bir MS ilacı.

Üç aylık kortizon yüklemesi sonunda yürüyordum. İnanılmazdı. Mucize gibi bir mutluluktu benim için. İyileşmiştim sanıyordum. Ama bu sonraki hayal kırıklıklarının sadece ilki idi.

O heyecanla yeni bir ise girdim. Henüz ikinci ayda çok ciddi bir MS atağı geçirdim ve tekrar ilk başa geri dönmüştüm. Umut ve sonra tekrar çöküş. Ve bunu defalarca yaşayacaktım.

Yok artık hasta olduğumun kendi içimdeki red’i işe yaramıyordu. Bu hastalık nedenini henüz anlamadığım nedenler ile içimde sinsi sinsi ilerliyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Sanki bir şey içimde ‘dön bana bak’ diyordu ve ancak ben bunu o zaman henüz anlayamıyordum.

Verilen MS ilacı da işe yaramıyordu. İşi bırakmak zorunda kaldım. Sürekli kendimi çok yorgun hissediyordum, üzgün ve yenilmiştim. Kaybetmiştim her şeyi. İşimi, sağlığımı, sosyal her şeyi. Eve tıkılmış kalmıştım. Evde ne yapılabilirse onları yapmaya karar verdim, kitap okumak ve içime dönmek.

İşin bir garip yanı, içimde bir parçam hala iyileşmek istiyordu. O yanıma çok zayıf ve yenilmiş gibi olsa da teşekkür etmeliyim. Ona borçluyum bugünü.

Ve kitap okumaya yöneldim, artık hastalığın çözümünü kitaplarda aramaya başlamıştım. Gece gündüz kitap okuyordum ve bir kitap diğerine kapı açıyor ve ben antik çağlardaki şifa yöntemlerini öğrenmeye başlıyordum. Ancak sadece okuyordum o zamanlarda. Şamanlık, Daoizm, Yoga, Zen, Kundalini Yoga, Qi gong, Meditasyon.

Hastalık ilerlemeye devam ediyordu. Atak üstüne atak geçiriyordum. İngiliz sağlık sistemi MR lara dayanarak teşhisi koymuştu artık, MS’in hızlı ilerleyen çok aktif tarzına ilerlemişti.

Mevcut kullandığım MS ilacının işe yaramadığını gören MS doktoru yeni bir ilaç önerdi. Ve bu ilacın yan etkisi 5 ay kullanımdan sonra, hastaneye kaldırıldım, çok ciddi idi, beni ölüme götürecekti nerede ise. Yan etkinin tedavisi aylar sürdü ve sonra da yan etkinin yan etkisi ile uğraşmak çok kolay değildi.

Doktorlar artık kortizon da dahil hiçbir ilaç veremeyeceklerini söylediler. Hastane ile iletişimim uzun bir süre için kesildi. Artık yapacak tek şey vardı.

Kendi kendinin şifacısı olmak ve okuduğum her doğal, spiritüel yöntemleri pratiğe dönüştürmek gerekiyordu. İnsan ölümle burun buruna gelince bir başka dönüşüm başlıyor.

Katıldığım kök şamanlık ritüelleri, aldığım Reiki inisiyasasyonları , Kundalini Yoga pratikleri, Meditasyon, Koreli/Çinli ustalardan yıllarca aldığım aldığım Daoism dersleri ve katıldığım Ki/Qi Gong pratikleri, aldığım 1-2-3 Reiki inisiyasyonaları ve Reiki master öğretmenlik eğitimleri, defalarca katıldığım Ayahuasca, Huachuma şamanik ritüelleri , Perulu şaman ve şifacılardan aldığım çeşitli şifalar ve aldığım İnka Şamanlık insiyasyonu ve pratiklerini bizzat yaşamak ve deneyimlemek beni yavaş yavaş iyileştirmeye başladı. Daha iyi yürümeye ve daha mutlu ve huzurlu hissetmeye başladım.

Ve hastaneden aldığım bir MRI çekme talebi beni şaşırttı. Sonuç hem onları ve hem de beni nerede ise şok etmişti. Hastalık durmuştu. Hastalığın ilaçsız nasıl durduğunu anlayamıyorlardı. Kan testi filan yaptılar. Sonuç çıkmadı ve zaten ben de beklemiyordum. Çünkü benim çalışmalarım insanı başka bir boyutta iyileştiriyordu. Artık spiritüel bilimin materyal bilim ile buluşma zamanı diyemedim onlara. Burada diyorum size, yıllar sonra.

Hastalık durmuştu ama myelin hasarı devam ediyordu vücutta ve onun da tedavisi yok deniyordu.

Ancak Peruda ilk Ayahuasca ritüelinden sonra hiç MS yokmuş, olmamış gibi yürüdüğümü , tümü ile hastalıktan özgür olunabileceğini ve tümü ile iyileşmenin mümkün olduğunu biliyordum. Bunu deneyimlemiştim artık.

Belki tam da size biraz Ayahuasca’dan söz etmenin tam zamanı. Bu Amazon ormanlarında yetişen bir bitki ve yaklaşık 5000 yıldır Güney Amerika yerlilerinin hem şifa ve hem de bilgeliye ermek için bu çayı içtiği söyleniyor. Ancak size Ayahuasca ile eski zamanların bilgelerinin hep sözünü ettiği ‘hiçliği’ yaşadığımı, Onun feminine bir güç olduğunu, Anne olduğunu, çok büyük bir sevgisi ve şefkati olduğunu nasıl anlatacağımı tam bilemiyorum. Ve ona ‘benimle kal hep ne olur’ dediğimi de. Huachuma’nin beni en büyük korkumla yüzleştirdiğini ve çok zorlandığımı, günlerce kendime gelemediğimi de anlatmak isterdim.

Ve Peru’dan eve dönüşte, bir sürü paranormal deneyim yaşadığımı, hem Reiki ile hem de meditasyonlar sırasında. Ve en son Ayahuasca ritüelinde, büyük/Kozmik annenin ritüel olarak bana ölümü gösterdiğini.

Ve 2017 yılında, o zamana kadar iyiye giden halim tekrar tersine döndü. O gecenin ertesinde yine her şey alt üst oldu ve ben yine düştüm, hem de çok kötü. O gece, kök Çakramdan çok kuvvetli kırmızı renkli bir enerji seli yukarıya, üst çakralara yükselmeye başladı. Kalbime geldiğinde inanılmaz büyük bir sevgi hissettim. O kadar büyüktü ki iyi ya da kötü herkes için sevgi hissettim. İyi ya da kötü yoktu. Ve bu enerji bilinçli idi, bunu hissettim. 7.çakraya çıkmaya çalışırken boynumda tıkandı kaldı, hayal kırıklığı ile geri döndü kök çakraya. O geceden sonra uzun süre ne konuşabildim, ne kitap okuyabildim ve ne de film seyredebildim. Sadece oturdum sessizce. Acayip bir acı hissediyordum. Sonraları bunun Kundalinin yükselmesi olduğunu okudum diğer insanların benzer deneyimlerinden. O deneyim beni paralize etti çok uzun süre. Ve MS tekrar kötüye gitmeye başladı, yeni bir atak yoktu ama sadece ben hiç iyi değildim.

Bunun anlamını ise şimdi anlıyorum yavaş yavaş. 2020 yılında birden 20 yıl yaşadığım Londra’yı bırakıp doğduğum topraklara geri dönmem ile ilgisi de var o gizem dolu gecenin. Sanki bir şey beni çağırıyordu bu topraklara. 2 yıl sonra daha da derine inmeye ve ders almaya karar verdiğim İnka şamanlığı sayesinde anlıyordum bu nedeni. Dağları ve denizleri çağırmıştı beni bu toprakların. ‘Hep benimle kal’ dediğim Ayahuasca zaten hep benimle idi. O ruhumdu, Ayahuasca beni kendi ruhumla tanıştırmıştı. Elimi Peru’da sevgiyle tutan anne ayahuasca, benim kendi ruhumdu.

Anlamıştım sonunda, Her şey sevgi ile ilgiliydi. Sevgi şefkatti, şefkat de sevgi. Gerçek sevgi, ama önce kendime, sonra diğer varlıklara. Yalnız ve ayrı değildim tüm var oluştan. Hepimiz birbirimize bağlı idik, biz hepimiz büyük bir aile idik.

Ayaklarım toprak anada, mavi gökyüzüne ve denize baktım ve gülümsedim.

Şimdiye kadar yaptığım ve öğrendiğim her şey birleşiyordu içimde ve ben iyileşiyordum.

İnci Yaşar
Bodrum 2022

× Bilgi Almak İstiyorum