Korku, Stres ve Endişe Nedir ve Nasıl Baş Edilir?
Korkusuz olmak, endişe olmadan, stressiz olmak. Kulağa güzel geliyor değil mi? Bunu nasıl yapacağınızı konuşalım ve deneyimleyelim mi birlikte ne dersiniz?
Korku, Stres ve Endişe Nedir?
Doğal olarak sistemimize işlenen bir his mi, yoksa öğrenilen bir duygu mu? Sosyal olarak öğrendiğimiz bir durum mu? Yoksa hepsi mi? Korkunun, endişenin, stresin tersi nedir?
Peki kaç çeşit korku var? Yalnız olmaktan korkarız, yaşlanmaktan, işimizi kaybetmekten, kabul görmemekten, iş bulamamaktan, gelecekten, birilerinin bize zarar vermesinden, topluluk önünde konuşmaktan, her şeyimizi kaybetmekten, ret edilmekten, bir şeylerin bitmesinden, yakınlıktan, sevilmemekten, birilerinin çocuklarımıza zarar vermesinden, sevdiklerimizi kaybetmekten, hasta olmaktan, hayatın sona ermesinden ve ölümden.
Bir içinize dönün ve bakın lütfen. Hepsinin temelinde çok derin ve temel bir şey var. Ne o peki? Korku, değil mi? Bin bir şekilde kendini gösteren bir şey. Ne bu korku? Bir his mi? Enerji bu, her şey enerji ve korku da enerji ancak çok derin ve karanlık ve ağır. Ağır bir şey, çok ağır bir enerji. Gelir ve bırakmaz bizi. Her yere yayılır, virüs gibi. O kadar ağırdır ki sizi paralize eder, tutsak eder ve hatta öldürebilir bile.
Şimdi biyolojik yapıya bir bakalım. Doğa bizi korumak için tasarladı bu enerjiyi, kendimizi korumamız için. Korkunun Fiziksel vücutta bir merkez noktası var, o bölgeye amigdala deniyor. Şeklinin bademe benzemesinden dolayı bu bölgeye amigdala ismi verilmiştir. Eski Yunanca amigdala badem demek. Çok küçük bir hacme sahip olmasına rağmen hayatta kalmamızda çok büyük görevler üstleniyor. Beynin her iki yarım küresinde de bulunan amigdala limbik sistemin başlıca elemanlarından biridir. Beynin her iki yarısında da bir amigdala bulunur.
Duygu, davranış, dikkat, hafıza ve öğrenmede görevleri var. Örneğin 8 yaşında bisikletle geziyorken bir anda arkanızdan bir köpek sizi kovalamaya başladı ve siz de kaçmaya başladınız. Sağ amigdalanız hemen bisiklet üstünde köpeklere karşı sizi korkmaya koşulladı. Travmanın yapısı bu değil mi?
Eski zamanlarda, atalarımız doğada korunmasız ve güçsüz iken, hayvanlara kurban olmaktan korkmuşlardır. Bu çok haklı bir korku. Korkuya ihtiyacınız var, tehlike görünce kaçmanız gerekir, saklanmanız ve kendinizi korumanız. Korku yararlı bir duygu ya da enerji bir başka deyişle.
Artık vahşi hayvanlar ile birlikte yaşamıyoruz. Onlara karşı güçsüz değiliz. Ancak yine de gerekli olduğu durumlar var örneğin karşınızdan gelen bir arabadan korkup yoldan çekilmeniz gerek. Korku sizi uyarır ve hayatınızı kurtarır. Bir dost gibi korur sizi, uyarır.
Ancak korkunun aleyhimize çalıştığı durumlarda korku bizi tutsak eder, esiri oluruz ve dost olmaktan çıkar.
Örneğin, Yetersiz olmaktan korkarız ve hiçbir şeye girişemeyiz. O korku bizi tutsak eder, gerçek potansiyelimizi açığa çıkarmamızı engeller. Korku bu durumda artık bir dost değildir.
Yakınlıktan, birine yakın olmaktan korktuğumuzda kendimizi yalnızlığa mahkum ederiz ki bu belki de bir diğer yanımızla korktuğumuz yalnızlığa neden olur. Bu durumda korku bizi bir yerden diğerine savurur.
Birinin bizden daha iyi olmasını da istemeyiz, korkarız derinde.
Sevgiden korkarız egomuz teslim olmaktan korkar. İpleri birisi eline alır diye korkarız.
Kendimiz ile yüzleşmekten korkarız. Korkar, kaçarız.
Kendimize yalan söyleriz, Bir gölgemiz var ve biz hiç ama hiç o gölgeyi görmek istemeyiz.
Ama içimizde bir şey bilir. O bildiği için de işte yarım olarak yaşarız ve devamlı bir huzursuzluk, stres içindeyizdir. Bir endişe, bir tedirginlik, bir türlü adını koyamadığımız.
İçimizde farkında olmadığımız travma ve şoklar vardır. Bir şeylerden çok korkmuşuzdur ama farkında bile değilizdir.
Sonra başkalarının yargısından da çok korkarız. Başkalarından çok korkarız aslında, onların bize nasıl bakacağından. Sonra o başkaları biz kendimiz oluruz.
Onları içselleştiririz. Annemizi, babamızı ve komşuyu ve herkesi. Toplum bizden ne bekliyor ve istiyorsa o olmaya çalışırız ama olmaz bir türlü. Saklamaya çalıştıkça gölgemizi, yüzümüze o maskeyi taktıkça daha çok stres ve çelişki ve endişe ve korku.
Baskılanan her şey zehir olur. Hasta oluruz ve neden oluruz onu da bilmeyiz. Doktora koşarız. Bir başkasından medet umarız çünkü herkes öyle yapıyordur. İlaç alırız ve bu ilaç fayda etmedi, bu tedavide, bu doktorda. Deyip bir döngünün içinde dönüp dururuz.
Gölgemle karşılaşırsam ne olur? Ben de bunu şu kişiye yapmıştım dersem ne olur? Birinin kalbini kırdım incitmedim mi? Ben tümü ile iyi biri değilim dersem ne olur bana? Ay gibi, karanlık ve aydınlık tarafım var dersem. İçimde iyilikte var ama karanlıkta bir yanım var dersem, bunu kabul edersem, ne olur bana? Aslında çok iyi olur. Rahatlık. O içi savaş biter. Ve onun getirdiği her şey. İlk adım kabuldür çünkü, gerçeği olduğu gibi görebilmek.
Korkuyu bırakmak ikinci adımımız. Korku bırakılınca endişe de gidecek ve stres de. Her şey birbiri ile bağlı aslında.
Nasıl mı olacak? Bunun için çok eskilere giden kadim bir bilgelik var. O yöntemi paylaşacağız birlikte.
Bunun için doğadan yardım alacağız. İki doğa gücünden yardım isteyeceğiz Yaşam enerjisi ve toprak ana.
Boşluk sandığımız gökten, uzaydaki vakum denilen boşlukta ki, sonsuzluktan, o derin sevgiden, sevgi enerjisinden ve toprak anadan yardım isteyeceğiz.
O boşluk ama yıldızları, ayı, güneşi, dünyayı ve tüm gezegenleri bir arada tutuyor. O kadar güçlü ve sonsuz.
Bulutlar gelir, geçer, gezegenler doğar ve ölür, yıldızlar doğar ve ölür ve uzay ve gök aynı kalır.
Sizin içindeki boşluk da aynı yapıdadır, o öz her varlıkta mevcuttur.
Toprak Anaya ikinci güç yardım alacağımız.
Toprak Ananın bize verdiklerine bakın bir. Bize verdiği güzel meyvelere, sebzelere ve rengarenk güzel renkli ve kokulu çiçeklere. Sevgi ile veriyor bize her şeyi. Bizim ona attığımız atığı dönüştürüyor ve bize sevgiyle bu güzel şeyleri veriyor. Nefesi alıyoruz ve veriyoruz. Bitkiler bizim verdiğimiz karbondioksiti veriyor ve bize oksijen veriyor. Bizim attığımız karbondioksit onların yaşaması için elzem ve onların verdiği oksijen bizim için elzem. Yani ne karbondioksit sadece negatif ve de oksijen sadece pozitif.
Bu harika dengeyi hepimiz biliyoruz zaten.
Ancak bilmediğimiz başka alanlarda da var bu denge.
Şimdi bu diğer alanlara uygulayacağız bu harika doğa dengesini. Bu alanlardan birisi içimizdeki ağır duygular, enerjiler, korku, endişe ve stres. Bu bir öz şifa çalışması. Kökeni on binlerce yıl öncesine dayanıyor.
Bu bilgelik, Korku, endişe, stres gibi enerjiler kötü, negatif değil diyor, sadece ağır enerji. Yerçekimi için ağır olması gerekiyor yer altındaki enerjilerin. Bu enerji dünyası. Enerjinin kapısını açıyoruz şimdi. Yer altındaki ağır enerjiler bizim için atıklarımızı yararımıza dönüştürüp bize yiyecek, çiçek olarak geri veriyorlar.
Biz içimizdeki stresi, korkuyu, endişeyi, bizi mutsuz eden, sabote eden hatta hasta eden bu ağır enerjileri yaşam enerjisinin güze ve sevgisi ile yerin altına vereceğiz onlara gıda olsun diye. Sevgimizi katarak hediye olarak. Bunun nefes alıp vermekten farkı yok aslında. Bilinçli olarak yapacağız bu öz şifa seansını.
Yediğini yemekleri elimine etmek gibi düşünün bunu. O elimine yenilen gıdaların elimine edilmez ise fiziksel vücuda ne olacağını düşünün. Sözünü ettiğimiz stres, endişe, korku gibi ağırlıkların da aynı mantıkla elimine edilmesi gerekiyor sağlıklı olabilmemiz ve sağlığımızı koruyabilmemiz için.
Şimdi bu harika, meditasyonu, öz şifayı yapalım. İçimizde olan korkuyu, endişeyi, stresi bir hediye olarak toprağın altındaki bu güzel varlıklara verelim.
Perulu öğretmenlerimden biri ki çok kuvvetli bir paqo, şaman, şifacı, o boşluğu gördüm onda. Bir çocuk masumiyeti var o bilge insanda. Boştu çünkü her ağır şeyi bırakmıştı. Bir çocuk gibi masum. Uzak Doğulu bilgelerin sözünü ettiği hiçlik bu, boşluk hiçlik demek. Tüm her şeyi bırakmak ve yeniden doğmak. Yetişkin bir çocuk olmak. Hiçlik ve her şey aynı şey aslında.
Bizimde amacımız da bu işte.
KORKU/ENDİŞE/STRESİ BIRAKMA ŞİFASI
Oturalım, ayaklarımız yerde, toprak anada olsun. Sırtımız dik olsun. Ayakta da yapabiliriz bu şifayı hatta daha da iyi olur.
Gözlerinizi kapatın. Ellerinizi dizlerinize yukarı bakacak şekilde yerleştirin. Derin bir nefes alın. Yavaşça verin. Nefesi burnumuzdan alıp ağzımızdan vereceğiz, Hah sesi ile. Bu aynı zamanda bir detoks gibi. Nefes alın tekrar ve verin. Omuzlarınızı dikleştirin ve tekrar nefes alın ve verin.
Şimdi bir balonun içinde oturduğunuzu hayal edin çünkü öyle. Size çevreleyen bir enerji alanı var. Bu sizin kişisel enerji alanınız. Bu enerji alanı kişisel qi sahanız, yaşam enerjisi sahanız sizin, auranız, enerji vücudunuz. Doğduğunuz günden bu yana sizinle, tüm yaşadığınız her şey enerji olarak burada.
Nefes alın tekrar ve nefesinizle dokunun auranızın çeperlerine.
Kişisel enerji alanınızın içinde oturduğunuz bu balonun başınızın üzerindeki bölümünü zihniniz ile açın. Sözünü daha önce ettiğimiz boşluktaki, gökteki bu sevgi enerjisini, ab-ı hayat’ı davet edin. Zihniniz ile çağırın, uygunsa ortamınız sesli olarak çağırın. Hatta zihninizi daha yukarılara uzaya yükseltin, uzaydaki vakuma, o boşluğa, o gezegenleri, ayı, güneşi bir arada tuta o sessiz boşluğa, o evrendeki en güçlü enerjiye yönlendirin, sevgi enerjisine. Onu çağırın kalbiniz ile. Merak etmeyin sizi kırmayacaktır ve gelecektir çünkü siz onun bir parçasısınız, siz bu evrenin vazgeçilemez çocuğunuz. Şimdi bu enerji ile beyninizi yıkayın. Zaten o kendisi biliyordur. Bu enerji bilinçlidir, canlıdır., yaşayan bir varlıktır. Siz yine de beyninizdeki her noktayı yıkayın bu harika enerji ile. Amigdalayı yıkayın besleyin, şifa verin kendinize. Korku merkezi amigdalayı dengeye getirsin bırakın. Kendinizi bırakın, rahatlayın. Sevginin sizi iyileştirmesine izin verin. Korkunun sağlıklı yerlerde ortaya çıkıp sadece olması gereken yerlerde uyarmasına size zarar veren yerlerde korkusuz olmanıza yardım etsin. Şimdi gözlerinize gelmesine izin verin ab-ı hayatın. Gözleriniz yıkansın. Her şeyi olduğu gibi görmenize yardım etsin. Olduğu gibi. İki kaşınızın arasındaki üçüncü gözünüzü yıkasın. Spiritüel gözünüzün, iç gözünüzün derinleri görmesi için açılsın dileyin. Dikkatinizi her şeyi olduğu gibi gören, derinlikleri gören gizemli gözünüze verin. Enerji kulaklarınıza aksın. Kulaklarınızı yıkayın, sesleri daha iyi duymanız için. Kulaklarınız böbreğiniz ile ilişkilidir. Korkularınız burada da yer olur. Kulaklarınızın arkası, çevreleri, kulak deliğinizden girsin enerji. Ve çeneniz, ağzınız, dişleriniz.
Şimdi enerjiyi boynunuza, ensenize getirin. Boynunuzda gizli korkularınız var. Gizli endişeler, saklanılan, travmalar var üstünü kapattığınız. İzin verin yaşam enerjisi sevgisi ile yıkasın. Arındırsın, sizi sevgisi ile iyileştirsin. Ağır bütün her şeyi aşağılara süpürün. Onları Toprağın altındaki o muhteşem varlıklara alıp dönüştürsünler diye hediye olarak sunacağız daha sonra. Omuzlarınıza gelince yıllar boyunca biriken bütün o ağırlıkları süpürün. Artık zamanı o yüklerden kurtulmanın. Hafifletin omuzlarınızdaki yükleri. Kendinizi iyileştirin.
Kalbinize gelince enerji, bütün göğüs kafesinizi yıkayın sevgiyle. Kalbinizdeki korkuları, akciğerlerinizi yıkayın ki endişeler, hüzünler iyileşsin. Bütün kalp acılarınızı, sizi strese sokan o endişeleri, kaybetmekten korktuğunuz şeylerin getirdiği stresi, gelecekten ve bilinmezlerin getirdiği endişe ve hatta korkulardan temizleyin kendinizi. Aşağılara sevgiyle süpürün. Unutmayın bu ağır enerjiler birilerine yiyecek olacak, aynı co2 gibi sevgili bitki dostlarımıza olduğu gibi.
Midenizdeki hazmedemediğiniz o her şeyi aşağılara süpürün. Size yapılan o ihanetleri hazmetmesi için yaşam enerjisinden yardım isteyin ki sağlık gelsin size. Süpürün, süpürün aşağılara minnetle. Karnınıza gelsin şimdi sevgi. İkinci beyninize yıkayın şimdi sevgi enerjisi ile. Çocukluğunuz burada ve bütün hazmedilmeden atılan bütün duygular, enerjiler. Bağırsaklarınızdaki bütün hazmedilmeden her şeye yaşam enerjisinin dokunmasına izin verin. Bırakın artık, temizleyin, süpürün bacaklarınıza doğru. Karaciğer ve safra kesenizdeki öfkeye dokunmasına izin verin boşluğun. Böbreklerinizdeki korkulara dokunmasına ve şifa vermesine izin verin. Sevgi bu. Sevilenden korkulur mu? Tüm ağır enerjiler bacaklarınızdan aksın aksın. Dizlerinize dokunsun yaşam enerjisi. İzin verin dizlerinize şifa versin.
Şimdi, Kişisel enerji alanınızın, bu balonun altındaki bölümü zihniniz ile açın. Bacaklarınızdan akan ağır her şeyi, tüm size varan korkuları, endişeleri, stresi toprağın altındaki harika varlıklara verin bir hediye olarak. Aksın, aksın, aksın ve siz hafifleyin, iyileşin. Akışın bittiğini hissedince dikkatinizi nefesinize verin.
Derin bir nefes alın. Verin. Tekrar nefes alın ve yavaşça verin. Nefes alın ve verin.
Şimdi gözlerinizi açın. Tebrikler. Yenilendiniz, hafiflediniz, şifalandınız. Hafifledikçe içinizdeki özünüze dokunmanız çok daha kolay, huzura varmanız ve bir çocuk gibi şen olmanız. Bu öz şifa çalışmasını her gün yapın ki etkili olsun.
Teşekkür ederim.
Öfke, Endişe, Korku, Üzüntü, Keder, Acı, Hüzün, Stres, Sabırsızlık yaşıyorsanız ve bununla nasıl baş edebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız özel danışmanlık için Kayıt Formu doldurabilir veya WhatsApp üzerinden benimle iletişime geçebilirsiniz.
Özel danışmanlık için Kayıt Formu doldurabilir veya WhatsApp üzerinden benimle iletişime geçebilirsiniz.
Bizi Sosyal Medya Kanallarımızdan Takip Edebilirsiniz